Ebedi Takvim






İZMİR SAAT KULESİ'nin öyküsü

2 Nisan 2012 Pazartesi


1901 yılında Osmanlı padişahı 2.Abdülhamit'in tahta çıkışının 25.yılı anısına inşa edilmiştir.Mimarı Raymond Pere'dir.Vali Kamil Paşanın oluşturduğu kampanyaile yapım masraflarının bir kısmı İzmir halkının bağışları ile karşılanmıştır.
Sunuş
Burada anlatılan yüz yıllık kentsel bir simgenin doğuş öyküsüdür. Saat Kulesi ve onun içinde bulunduğu kamusal mekan, yüz yıllık yaşam serüveninde; ihtilallere, işgallere, kurtuluşlara, devrimlere, suikastlara, toplumsal dönüşümlere, kentsel değişimlere, yangınlara, şenliklere, Atatürk, İnönü, Bayar, Menderes gibi liderlerin İzmir’e gelişlerine, ilk gençlik aşklarındaki buluşmalara, İzmirliler’in randevularında bir araya gelişlerine vb. bir çok acı tatlı, güzel çirkin olaylara tanık olmuş ve bunları hâlâ belleğinde saklayan, yaşayan bir tarihtir.

Ne var ki, İzmirliler’in ya da İzmir’e gelenlerin her gün birkaç kez önünden gelip geçtikleri, randevulaşıp buluştukları, önünde hatıra fotoğrafları çekildikleri bu tarihsel anıt hakkında bilgileri nedir diye düşündüğümüzde, konuya ilişkin yapılan yayın ve çalışmaların azlığı ve içerisindeki yanlış bilgileri –hatta yanlış tarihteki kutlamaları- görünce, kentte yaşayanların bu konudaki bilgilerinin çok yetersiz olduğunu üzülerek gözlemledik.

İnsanların çoğu, içinde yaşadıkları kültürel çevreyi görmez, görse de bunun üzerine düşünmez. Bunun en önemli nedenlerinden birisi, ülkemizde yakın zamanlara değin yerel tarih araştırmalarının ihmal edilmiş olmasıdır. Tarihe, ulus ve dünya olayları dizgesi olarak bakmaya alışmış fertlerin gözünde doğal olarak yaşadıkları mekan yabancılaşmakta, yanıbaşlarındaki tarihi ve kültürel zenginliği algılayamamakta, hatta her gün önünden geçtikleri, içinde yaşadıkları çevrenin de bir tarihi olabileceklerini düşünememekte, yaşadıkları çevrenin kültürüyle, geçmişiyle, bu güne dair ipuçları taşıdığını fark edememektedirler. Modern birey, yaşadığı çevreye, kültürel/tarihsel ortama karşı sorumluluk taşımak ve bu unsurlara ilişkin karşılaştığı problemlerde, sorumluluk bilinciyle etkin ve katılımcı bir tavır almak durumundadır. Ancak bu sorumluluk şuurunun vazgeçilemez koşulu ise, araştırmalar sonucu oluşturulmuş bilgiye dayanan yerel tarih bilincidir.

İzmir Saat Kulesi’nin doğuş öyküsünün yukarıda anlatılan özellikler düşünülerek, bir yerel tarih çalışması, hatta mikro tarih çalışması olarak ve kentte yaşayan insanlara ait oldukları tarihsel çevrenin ve kente ait kültürel bir yapının tanıtılması amacıyla hazırlanmış ve her bir nesnenin veya yapının beş temel özelliği olduğunu kabul ederek kaleme alınmıştır. Bu araştırma yazısında İzmir Saat Kulesi’nin;

I- Yapım tarihi ve tarih boyunca kimler tarafından ve nasıl kullanıldığı,

II- Yapımında kullanılan malzeme,

III- Yapım süreci ve kullanılan teknikler,

IV- Binanın biçim, üslup ve estetik tasarımı,

V- Kültürel ve toplumsal işlevi ve fiilen oynadığı roller,
konusundaki bilgileri topluca bulabileceksiniz.

Çalışma, yerel tarih bilincinin oluşması ve doğal olarak bireylerin içinde yaşadıkları kenti benimsemesini, sevmesini, kendini o kente ait hissetmesini sağlama yolunda adımların atılmasını sağlayacaksa, amacına ulaşmış olacaktır.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, kent kültürünün geliştirilmesi ve yerel tarih araştırmalarının gerçekleştirilmesi yolunda önemli projelere imza atmakta ve ülkemizde bir ilki gerçekleştirmektedir ki, elinizdeki kitapçık da bu gayretlerin çok küçük bir örneğidir.

Kentsel Bir Sembolün Doğuşu - İzmir Saat Kulesi - 
Saat, zamanı ölçen, insanların yaşamını düzene koyan, yaşamın her anını belirleyen, vazgeçilemez en önemli araç olarak tanımlanabilir. Saatlerin ortaya çıkışı, zaman kavramıyla doğrudan ilintili olup, bu kavram ünlü sosyal bilimci Emil Durkheime tarafından, insanoğlunun, çevresinde olup bitenleri süresine ve öncelik-sonralık sırasına bakarak aklında yarattığı zihnî bir yapıt olarak tanımlanmıştır. Aslında zaman diye bir şey yoktur ve zaman, insanların ürettiği soyut bir kavramdır, belli bir doğrultuda, geri dönülemez biçimde akıp gitmekte ve insanoğlu da bunu bilmektedir. Zamanın somutlaştırılması anlamına gelen saatler ile aslında akıp giden hareket ve hız ölçülmektedir. Kum saatinden güneş saatine, oradan da mekanik saatlere giden çizgide gözlemlenen o olmuştur.
Zamanı ölçen aletler olarak ilk saatlerin, dünyanın kendi ekseni etrafındaki dönme hızından ya da bir başka deyişle, o zamanki insanların bakış açısıyla, güneşin dünya etrafındaki dönme hızından yararlanılarak yapılan “güneş saatleri” olduğunu bilmekteyiz. Bu saatleri daha sonra su ve kum saatleri izlemiştir. Mekanik saatin ortaya çıkışı ise Milattan Sonra XII. yüzyıldadır.

Başlangıçta, portatif ev saatleri şeklinde kullanılan mekanik saatler, zaman içinde, köstekli saat olarak ceplere, saat kuleleri olarak da kentlerin önemli meydanlarına girmiştir. Saat Kulelerinin ilk örneklerine XIII. yüzyıldan itibaren Avrupa’da Kiliselerde ve Saray Kulelerinde rastlanılmaktadır. İtalya’da De Dondi’nin 1348 ile 1362 yılları arasında ve Fransa’da Henri de Vick’in Fransa Kralı V. Charles için 1360’da inşa etmiş olduğu saat kuleleri bunların ilk örnekleridir. XV. yüzyılda yapılan ilk saatler ve saat kuleleri, matbaa baskısı kitaplarla birlikte, Ortaçağ’a son veren makine oldu.

Ortaçağın sona ermesiyle açılan yeni çağda, Avrupa’da saat kuleleri öylesine önem kazanmışlardır ki, ünlü kent tarihçisi Mumford, “Modern çağları belirleyen teknolojinin, sanıldığı gibi buhar makinesi değil, saat olduğunu” söyleyecek kadar ileri gitmiştir.
Saat Kulesi yapma geleneği Avrupa’da XIV. yüzyılda yaygınlaşmışsa da; Osmanlı topraklarına Kanunî döneminden hemen sonra XVI. yüzyılın sonlarında girmiştir. Osmanlı’daki saat kulelerinin ilk izlerine Balkanlar’da, Banyaluka Ferhat Paşa Camii (1577) ve Üsküp Saat Kulesi (1593) ile rastlanmaktadır. Osmanlı gündelik hayatına XVI. yüzyılın sonunda giren saat kulelerinin yapımı, XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Batı’dan Doğu’ya doğru giderek artmıştır.
Osmanlı Devleti’nde kent ve kasabalarda saat kulesi yapımının hızlanmasında, Sultan II. Abdülhamit’in (1876-1909) yirmi beşinci cülûs yıldönümü vesile olmuştur. Sultan Abdülhamit 1317 Hicrî yılında (1899-1900) yayınladığı bir “irâde-i seniyye” gereğince, kendi namına bir çok vilâyet ve sancaklarda büyük saatlerin yapılmasını emretmiştir. Bu irade üzerine Osmanlı coğrafyasındaki bir çok vilâyet ve sancaklarda saat kulesi yapımına gidilmiş, günümüzde bir çok Anadolu kentinde halen ayakta durmakta olan saat kulelerinin bir çoğu bulundukları şehrin simgesi haline gelmişlerdir.
Saat kulelerinin yaygınlaşmasında Sultan II. Abdülhamit’in yirmi beşinci cülûs yıldönümü önemli bir dönüm noktası oluşturmuşsa da, aslında Osmanlı İmparatorluğu’nun XIX. yüzyılda girmiş olduğu Batılılaşma sürecinin etkisini de vurgulamak gerekmektedir. 1839’da başlayan Tanzimat döneminden sonra kentlerde inşasına başlanan Askerî Kışla, Hükümet Konağı, Hastane ve Hapishane gibi kamusal yapılar, Osmanlı Devleti’nde Batılı bir çizginin oluşumuna katkı sağlamışlar, bu kombinezasyona saat kulesinin de eklenmesiyle İmparatorlukta önemli kamusal alanlar oluşmaya başlamıştır.

Saat kulelerinin yapımıyla birlikte Müslüman kitlenin zaman ölçüm sisteminde önemli bir değişim yaşanmaya başlanmış, “ezanî” zaman ölçümünden, bilimsel hesaplara dayanan zaman ölçümüne yönelinmiş, toplumsal yapıda önemli bir modernleşme süreci başlamıştır.


Saat Kulesi’nin Yapılışına Doğru
Yukarıda değinildiği gibi Sultan II. Abdülhamit’in iradesi gereği Osmanlı vilâyetlerinde bir çok saat kulesi vücûda getirilmiştir. Ancak İzmir’de yapılan “çeşmeli saat kulesi”, mimarîsi, yapımında izlenen yöntem, inşaa sürecinde dönemin yerel yöneticilerin tutumları ve zaman içinde kentin simgesi haline gelmesi gibi nedenlerle, diğer vilâyetlerdeki saat kulelerinden ayrılmakta, öne çıkmakta ve farklı bir durum oluşturmaktadır.

İzmir kentinin mimarî evriminde Konak Meydanında yapılan Saat Kulesi’nin yapımı özel bir önem taşıyor. Kule, kentin ilk çağdaş ve modern simgesi olacak ve o güne kadar kale/kışla, cami, hükümet binası gibi geleneksel simgelerle yetinen kente yeni bir dönemin başladığını haber verecekti. İzmir mimarîsinde kentsel/simgesel repertuarın diğer Osmanlı kentlerine göre oldukça zayıf kaldığı söylenebilir. XVII. yüzyıldan başlayarak, İmparatorluğun en büyük kentlerinden biri haline gelmesine karşın, birkaç yüzyıl boyunca İzmir mimarlığı konutlar veyahut ticarî yapılarla karakterize olmuştur. Saat kulesi, sadece somut kullanım yapılarına yer veren ve boyutuna oranla İmparatorluğun kültürel üretimi içindeki payı da hep küçük kalan bu kentteki ilk “gerçek” mimarî simgedir.

Padişahın yirmi beşinci cülûs yılına atfen Fransızca yayınlarda “monument jubilaire” olarak yer alan ve modernleşmenin, Batılılaşmanın simgelerinden biri olarak kabul edilen Saat Kulesi, Anadolu’nun en Batısında yer alan İzmir’de vücûda getirilecekti. Bu yüzden İzmir’in konumuna kısaca bakmakta yarar vardır. İzmir, gelişimini sahip olduğu uygun limana ve çok zengin ürünler veren art bölgesine borçludur. Kentin bir ticaret merkezi olarak yükselmesi on yedinci yüzyıl başlarına kadar gitmekteyse de asıl sıçraması on dokuzuncu yüzyıldadır. Bu yüzyılda İzmir, Osmanlı İmparatorluğu’nun en büyük ihracat, ithalatta da İstanbul’un hemen ardından gelen limanıydı. Böylesine yoğun ticaret faaliyetleri kent profilinin de değişmesine neden olmuş, İzmir birkaç bin yıllık geleneksel sınırlarını aşarak; gelişme göstermeye başlarken, liman, kordon, demiryolu, telgraf, posta vb. çok önemli alt yapı yatırımlarına da kavuşmuştu. Aynı dönemde bedesten yerine büyük işletmeler, mağazalar, şirket binaları hanlar ortaya çıktı; Paşa konaklarının yerini devlet binaları aldı.
On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Doğu Akdeniz’in en önemli liman kenti konumuna gelen İzmir’de, bu gelişmelere ilaveten liman kentlerinin karakteristiklerinden olan hızlı toplumsal dönüşüm de yaşanmaya başlamıştı. Kapitalist dünya düzeniyle bütünleşme sürecini yaşayan İzmir, yabancı sermaye yatırımları ve ticaret hacmindeki genişleme nedeniyle hızlı nüfus artışı yaşıyor, bu da geleneksel yapıyı değiştiriyor ve kozmopolitleşme süreci hızlanıyordu. İzmir’in etnik çeşitliliği ve her cemaatin kendine özgü oluşturduğu kurum ve kuruluşlarıyla, yaşam biçimlerine baktığımızda; İzmir, çok uluslu serbest bir kent görünümündeydi ve bu niteliği ile diğer Osmanlı kentlerinden farklılaşmaktaydı. Dolayısıyla canlı bir rekabetin yaşandığı ticarî bir ortam, İzmir’in gündelik manzarası olarak göze çarpıyordu.
İzmir, bu özelliklerinden dolayı yönetimine dikkat edilmesi gereken bir kentti. Her ne kadar sürgün valiler görülse de, bunlar Sadrazamlık makamına kadar ulaşmış önemli kişiliklerdir. Dolayısıyla sürgün valiler kenti yakıştırması tashihe muhtaçtır. Kâmil Paşa, 1895 yılında işte böylesine önemli bir Vilâyete “sürgün Vâli” olarak atanmıştı. Kâmil Paşa, 1832 Lefkoşa doğumlu olup, çok iyi bir eğitim görmüş, bir çok dili bilen entelektüel sayılabilecek Osmanlı devlet adamlarından biriydi. Uzun yıllar devletin her kademesinde hizmet görmüş ve 1885-1891 yılları birinci defa Sadrazamlık görevini üstlenmişti. 1894’de Sultan II. Abdülhamit, Kâmil Paşa’yı ikinci kez Sadrazamlığına getirmişti. Paşanın bu dönemdeki görevi bir yıl sürmüş, dış politika, içeride egemenlik anlayışı ve ekonomik nedenlerden ötürü azil edilmiş, siyasal gücü nedeniyle İstanbul’da bulundurulması uygun görülmeyerek, Aydın Vilâyeti’nin merkezi olan İzmir’e 1895 yılında Vâli olarak atanmış, başka bir tabirle sürgüne gönderilmişti. İzmir, II. Abdülhamit’in gazabına uğrayan ilki Mithat Paşa olmak üzere, ikinci kez bir sürgün vâliye ev sahipliği yapıyordu. Ancak her iki vâli de ciddi birikimi ve yetenekleri olan insanlar olması nedeniyle, kentin imârı ve ıslâhı konusunda önemli çalışmalara imza atmışlardır.Sultan II. Abdülhamit vesveseli yapısı ve etrafındaki adamlarının yönlendirmesi ki, özellikle yeni sadrazamı Küçük Sait Paşa’nın, Kâmil Paşa’nın rakibi olması nedeniyle, Kâmil Paşa’yı İzmir’de hafiyeleri aracılığıyla sürekli gözetim altında tutmuştur. Ancak Kâmil Paşa’yı bir biçimde kendine bağlı kılmak amacıyla da oğlu Sait Bey’i kendisine yaver yapmıştır. İzmir Saat Kulesi işte böylesi siyasal ilişkilerin yaşandığı bir dönemde inşa edilmiştir. Vâli Kâmil Paşa da Sultanın cülûsunun yirmi beşinci yıl dönümünü vesile görerek, II. Abdülhamit ile arasını iyi tutma amacıyla kulenin yapımına özel bir önem vermiş ve kent için simgesel bir yapı inşa edilmiştir.
1900 yılında, Sultan II. Abdülhamit’in tahta çıkışının yirmi dördüncü yılı dolup, yirmi beşinci yıla adım atılmaktadır, bu nedenle “Millî Bayram” ilân edilen cülûs yıldönümü için, tüm imparatorlukta, en ücra noktalara varıncaya kadar büyük kutlamalar organize edilmekte ve günün anısına kalıcı eserler vücûda getirilmek için çalışılmaktadır. Anadolu’nun Batı ucunda yer alan ve İmparatorluğun en önemli liman kenti olan kozmopolit İzmir’in ileri gelenleri, millî bayram ilân edilen 1 Eylül tarihinin anısına neler yapılması gerektiğini düşünmeye başlamıştır. İşte bu süreç içinde 1 Ağustos 1900 tarihinde Vâli Mehmet Kâmil Paşa’nın başkanlığında Hükümet Konağı’nda kentin yerel yöneticileri, mülkî ve askerî idareciler, memurlar ve şehrin ileri gelenleriyle bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Toplantıda ne yapılması gereği tartışılmış ve varılan karar “...şehrimiz namına da bir hatıra-yı ubûdiyyet ve sadakât olmak üzere, hükümet-i seniyyece bir eser vücûda getirilmesine teşebbüs kılınmıştır”sözleriyle ifade edilmiştir.
Yukarıdaki ifade ile duyurulan kararın somutlaşmış biçimi, İzmir şehri adına yapılacak eserin, çeşmeli bir saat kulesi olması nedeniyle, Kulenin öyküsü 1 Ağustos 1900 tarihinde başlamaktadır. Vilâyette toplanan kurul, yaptırılması planlanan esere ilişkin somut ifadelerle kararı açık hale getirmiş ve bunu kamuoyuyla şöyle paylaşmışlardır: “Cülûsun [tahta çıkma] yirmi beşinci yıldönümü münasebetiyle şehrimizde vücûda getirilecek olan işbu eser, dört taraftan görünür Saat Kuleli gayet musanna [sanat eseri] bir çeşmedir ki, bu çeşme, Kışla-yı Hümayun [Sarı Kışla] yakınında mermer döşeli bir zemin üzerine inşa edilecektir.”

Çeşmeli saat kulesinin yapılmasına karar veren vilâyet komisyonu, plan ve projelerin hazırlanması için mimar ve mühendisleri görevlendirdikten sonra, bu toplantıda özel bir karar daha almış ve yaptırılacak olan eserin planları hazırlandıktan sonra, gümüşten bir modelinin kuyumculara yaptırılarak, Padişaha takdim edilmesi sonucuna da ulaşmıştır.
1 Ağustos 1900 tarihinde Vilâyet Makamında toplanan kurul, vilâyet adına inşââtla ilgili her türlü yetkiye sahip ve inşââtı yürütecek ve nezaret edecek özel bir komisyonun kurulmasına da karar vermiş ve komisyon şu isimlerden oluşmuştur: 

1-
 Vilâyet İdare Meclisi Üyesi Abdülkadir Paşa
2- İzmir Belediye Reisi Eşref Paşa
3- Askerîyeden Kaymakam Şevket Beyefendi
4- Muteber Tüccarlardan Arabyan Karabet Efendi
5- Muteber Tüccarlardan Sarrafin Efendi

6- Vilâyet Nafia Başmühendisi Baranofski Efendi

Saat Kulesi inşâât komisyonu, 14 Ağustos 1900 tarihinde Vilâyet konağında toplanmıştır, toplantının gündeminde; hazırlanan planların incelenmesi ve uygun görülürse, temel atma töreninin tarihinin belirlenmesi vardır. Toplantıya, komisyon üyelerinin tamamının yanı sıra proje müellifi Mösyö Pere de katılmış ve Mösyö Pere, Arap Mimarîsi üslûbunda hazırladığı Çeşmeli Saat Kulesinin mimarî çizimlerini ve haritalarını komisyona sunmuştur. Planlar üzerinde çalışıldıktan sonra komisyon, haritaların tamamını uygun görerek, inşââtın başlatılmasına karar vermiş ve temel atma töreninin tarihini de Sultan II. Abdülhamit’in cülûsunun yirmi dördüncü yıldönümü olan 1 Eylül 1900 olarak belirlemişlerdir. Vâlilik makamı, cülûs ve temel atma törenlerinin gerçekleştirileceği 1 Eylül tarihinde Konak önünde şenlikler yapılmasını planlamış ve bunun için de bir kutlama komitesi oluşturarak çalıştırmaya başlamıştır.
Saat Kulesinin inşâât hazırlıkları sürerken, Vâli Mehmet Kâmil Paşa, yirmi beşinci yıl şerefine kent adına bir kıymetli bir hatıra daha yaptırılmasına karar vermiştir. Bu eser, Sarı Kışla’nın dahili meydanında, yirmi beşinci yılın anısına olduğunun anlaşılması için yirmi beş tane musluktan oluşan işlemeli gayet şık bir Şadırvandır. Şadırvanın plan ve projesinin hazırlanması işi yine Mühendis Mösyö Pere’ye verilmiş ve Mösyö Pere de kısa bir süre içinde gerekli olan plan ve haritaları hazırlamıştır.

20 Ağustos 1900 tarihinde Vâli Mehmet Kâmil Paşa, İzmir Askerî Fırka Kumandanı Ferik Osman Paşa, Defterdar Safiyüddin Bey, Belediye Reisi Eşref Paşa, Mirliva Servet Paşa ile askerî ve mülkî erkan, ayrıca vilâyet mühendisleri Hükümet Konağının önünde bir araya gelmişlerdir. Toplanmanın amacı, Saat Kuleli Çeşmenin inşa edileceği yeri belirlemekti. Mühendislerin verdiği izahattan ve yapmış oldukları ölçümleri açıklamalarından sonra, yaklaşık olarak Hükümet Konağı’nın karşısı ile Sarı Kışla’nın önüne denk gelen bir yer tayin edilmiş ve temel çukurlarının kazılmasına hemen başlanmıştır. Ayrıca bu bilgilerin verildiği haberin içinde, proje için harcanan paranın 793 Osmanlı Lirasına ulaştığına dair bir bilgi de bulunmaktaydı.

Saat kulesi inşâât komisyonu, temel çukurlarının açılmaya başlamasıyla birlikte, oldukça sık toplanmaya başlamış, işin süratle yürütülmesini ve çalışmaların özellikle temel atma töreninin gerçekleştirileceği 1 Eylül tarihine yetiştirilmesi gerektiğini mühendislere kesin bir biçimde bildirmişler ve komisyon, inşâât masrafları için yaptıkları harcamanın 898 Osmanlı Lirasına ulaştığını kamuoyuna açıklamışlardır.

Konuyu yakından takip eden ve her gelişmeyi haber yapan Ahenk gazetesinin, 25 Ağustos 1900 tarihli nüshasında, Saat Kulesinin temel atma töreni hakkında Vâlilik makamının resmî ilânını, cülûs törenini ve sonrasında yapılacak şenliğin ayrıntılarını görmekteyiz. Vâlilik İnşâât Komisyonu, padişahlığının yirmi beşinci yıldönümüne geçileceği 1 Eylül 1900 günü Saat Kulesi’nin inşââtına başlanacağı, ancak şenliğin düzenleneceği mekanda bir boşluk bulunacağını düşünerek, tören günü için İzmir’e simge olacak Saat Kulesi’nin ahşaptan bir numunesini yaptırarak, bunun Konak meydanına yerleştirilmesi ve şenlik gecesi için aydınlatılarak, süslenmesini ve numunenin kulenin açılışının yapılacağı tarihe kadar konduğu yerde kalmasını kararlaştırmıştır. Ahşaptan hazırlanan 10 arşın yüksekliğindeki kule numunesi, 29 Ağustos 1900 günü yerine yerleştirilmiş, süslenmiş ve aydınlatılmıştır.
İzmir, Sultan II. Abdülhamit’in cülûsunun yirmi dördüncü sene-i devriyesi kutlamaları ve bunun şerefine yapılacak Çeşmeli Saat Kulesinin temel atma töreni için yaklaşık bir buçuk ay süren hazırlık döneminden sonra beklenen tarihe ulaşmış, kutlama ve diğer törenlerle ilgili her şey birkaç gün öncesinden hazırlanmış, şehrin her tarafı temizlenip süslenmişti. Bütün caddeler ve sokaklar yeşilli kırmızılı Osmanlı sancakları, kordelalar, defne, mersin dalları, zafer takları ve Sultan Abdülhamit’i öven dövizlerle donatılmış ve İzmir’de o güne kadar böylesi bir süsleme görülmemişti.

1 Eylül 1900 günü kutlamalar çerçevesinde yapılan ilk etkinlik, Çeşmeli Saat Kulesinin temel atma töreni olmuştur. Saat on civarında Vâli Mehmet Kâmil Paşa, Vâli Muavini Asım Bey, Şer’i Mahkeme Hâkimi Emin Efendi, Belediye Reisi Eşref Paşa, Vilâyet İdare Meclisi üyeleri Abdülkadir ve Ragıp Paşalar ile Vilâyet erkânı ve hükümet memurları resmî üniformalarıyla Vilâyet Konağı’ndan çıkarak, temelin atılacağı Kışla meydanına varmışlar ve burada hazır bekleyen İzmir Askerî Fırkası Kumandanı Osman Nuri Paşa ile askerî erkân ve diğer subaylarla bir araya gelmişlerdi. Tören alanında Hamidiye Sanayi Mektebi Bandosu “Hamidiye” marşını çalıyor, ahşaptan yapılmış saat kulesi maketinin yanında bir tabur asker saygı duruşunda bulunuyordu. Tören, İzmir Müftüsü Mehmet Sait Efendi’nin Padişahın ömrünün, ikbalinin, şan ve şerefinin artmasını dileyen Arapça yaptığı bir dua ile başlamış, ardından kurbanlar kesilmişti. Dinsel ritüeller yerine getirilmiş, bunun üzerine Vâli Mehmet Kâmil Paşa hayırlı olsun dileğini içeren bir konuşma yaptıktan sonra, temel çukuruna kule için ilk taşı koyarak, temel atmıştır. Bu törenden sonra heyet, Sarı Kışla içine geçerek İzmir adına yaptırılacak ikinci eser olan yirmi beş musluklu, havuzlu sebilin temelini atmıştır.

Cülûs için resmî tören saat on beşte başlamış, tüm askerî ve mülkî erkan ve memurlar, şehrin ileri gelenleri, ulemâ, İzmir’de bulunan bütün Konsoloslar ve Gayrîmüslim Cemaatlerin ruhanî liderleri ve diğer zevat Hükümet Konağı’na gelerek büyük salonda toplanmışlar ve Vâli Paşa’ya cülûsun yıldönümü nedeniyle tebriklerini sunmuşlardı.
Asıl şenlikler güneş battıktan sonra başlamış, her taraf, özellikle Hükümet Konağı civarı, ahşaptan Saat Kulesi Maketi, Sarı Kışla, Mekteb-i İdadî, Aşar Merkez Dairesi, Polis Daireleri, Askerî Kıraâthane, Osmanlı Mütalaâhânesi, İzmir Kütüphanesi, Hapishane, Hastane ve Kemeraltı caddesinde bulunan bilcümle dükkan, mağaza ve hanların tamamı rengarenk sancaklar, fenerler ve kandillerle aydınlatılmış, ortalık çok güzel görünmeye başlamıştı.

İzmirliler büyük gruplar halinde Hükümet Konağı’nda toplanmaya başlamış, ve Ahenk gazetesinin anlatımına göre; “binlerce ahali Hükümet Konağıyla Kışla-yı Hümayun arasında toplanmış, kalabalıktan neredeyse yer gök bir görünmeye başlamıştı.” Belediye, şenliğe katılan ahali için dondurma, limonata, şekerleme ve kurabiye gibi ağız tatlandırıcı ikramlar hazırlamış ve bunları Hükümet Konağı’nın açık salonlarında halka ikram etmiştir. Meydanda toplanan ahali de Hamidiye Sanayi Mektebi Bandosu ve Salamon Efendi’nin ince saz takımının çaldığı hoş müziklerle gece yarılarına kadar eğlenmişlerdir. Konak Meydanındaki büyük şenliğin yanı sıra İzmir’in hemen hemen bütün semtlerinde de eğlenceler gerçekleştirilmiştir.

İnşâât:
Temel atma töreni ve cülûs şenlikleri tamamlandıktan sonra inşâât çalışmalarına hız verilmiş ve Vilâyet inşâât komisyonu da sürekli olarak yapıyı ve hesaplarını denetlemeye başlamış, yapılan keşifler sonucunda, inşââtın iyi gittiğine dair bir rapor hazırlamıştı. Bu raporun içeriğine göre Ekim ayına kadar yapılan harcamanın, toplam 1412 Osmanlı lirasına ulaştığını öğreniyoruz. Yapımına başlanan kule, 81 metrekare zemin üzerine oturan, son derece ince ve zevkli işlenmiş taştan bir eser olacaktı. Bu yüzden kullanılacak taş malzemenin kalitesi, yani işlenebilecek kadar yumuşaklığı, ancak bununla beraber dayanıklılığı büyük önem arz etmekteydi. İnşâât için gerekli taşların seçimi için çalışmalar yapılmaya başlanmış, bunun için Vilâyet Nafia Başmühendisi Baranofski Efendi ile İnşââtın Mühendisi Mösyö Pere Sarayköy’e gitmişler ve lâzım olacak taşlar hakkında karar vermişlerdir. İnşâât için seçilen taşların metreküpü 190 Osmanlı kuruşuna mâl olacaktır. Saat kulesinin inşasında gerekli malzemelerden önemli bir kısmını da mermerler oluşturmaktaydı. İnşâât komisyonu mermerler için de çalışma yapmış ve mermer müteahhitlerinden eksiltme usulü teklif alarak ve mermerlerin metreküpü için 100 Franktan anlaşma sağlanmıştır. Süslemesi oldukça yoğun olan bina için koyu yeşil ve vişne renginde mermerlere de ihtiyaç duyulmaktaydı, bu yüzden renkli mermerler için Marsilya’ya sipariş verilmiş, yirmi tanesi yeşil, yirmi tanesi vişne renginde olmak üzere kırk adet mermer 17 Haziran 1901 tarihinde İzmir’e gelebilmiştir. 25 Kasım 1900 tarihinde yayınlanan Ahenk gazetesi, Saat Kulesi’nin inşasında uygulanan yöntem ve teknikleri ayrıntılı biçimde kamuoyuna duyurmuştur. Bu dönemin inşâât teknikleri hakkında önemli bilgilerin yer aldığı bu makalenin dilini sadeleştirilmiştir:
Kışla-yı hümayun meydanında inşa olunan saat kulesi hakkında elde edebildiğimiz son malumat aşağıdaki gibidir: Binanın kaidesinden zirvesine kadar bütün her yeri duvar kalınlığında mermerden olacaktır. Sütunlar ve ufak sütunlar ve bazı kemerlerin başlıkları koyu yeşil ile vişne renginde mermerden olacaktır. Büyük taşlar yatakları ve bağlantıları mükemmelen tesviye edilerek, kireç ve çimento kullanılmaksızın tamamıyla uygun bakır perçinlerle bağlanmak ve kükürt ile tatlı sudan çıkarılmış ve yıkanmış kumdan mürekkep macun ile lehimlenmek suretiyle yerleştirilecektir. Bakır perçinler 24 santimetre uzunluğunda ve 2 santimetre genişliğinde ve 5 milimetre kalınlığında olacaktır. Dirsekler 5 santimetre içeriye olacaktır. Dış yüzeydeki mermerler perdah edileceği gibi, oymalar ve ziynetler büyük taşlardan başka konulacak taşın doğal büyüklüğü nispetinde ayrıca yapılacaktır. Büyük taşlarda ise 1 metreye mukabil 10 santimetre ölçüsünde olacaktır. Dış yüzey tarakla yontulup mil ile işlenecektir. Dirsekler her iki duvara dahil olmak suretiyle yekpare taşlardan olacaktır. Zemin katında olacak dört çeşmenin girintili köşeleri bundan müstesnadır. Çeşmelerin dört fıskiye havuzları, uzunluğu 1.40, genişliği 1.40, derinliği 0.75 olmak üzere içi oyulmuş yekpare taştan ibaret olacaktır. Çeşmelerin diğer 12 harici ve ufak havuzları kezalik taşlardan yapılacaktır. Sütunlar ve sütuncuklar kaidelerine bakır zıvanalarla tutturulacağı gibi, kükürt ile sudan çıkarılmış ve yıkanmış ala cins kumdan mürekkep macun ile lehimlenecek ve zıvanalar 10 santimetre uzunluğunda ve 2 santimetre çapında olacaklardır. Kemerlerin renkli taştan ibaret olan başlıkları 2 santimetre kalınlığında kilitleme ve Moler’in hususi zamkıyla yapıştırılmış dilimler şeklinde olacaktır. Zemin katı ile birinci tabaka dehlizlerinin kuleye bağlantısı zemin katıyla mezkur dehlize tavan teşkil eden mermer döşeme ile sağlanacaktır. Kule binasının sağlamlığı için iç merdivene bağlanması, merdiven kademelerini teşkil eden taşların kulenin dışında duvar yüzü ve içinde merdiven taşı hizmeti ifa edecek surette döşenmesiyle sağlanacaktır.
Kulenin dört penceresinden yalnız bir tanesi açık olup diğer üçü hakiki pencere şeklinde gösterilmek ve üzerleri resimlerle süslenmek üzere kapalı kalacaktır.
Mimarî süsleme kazıyarak, arma-yı hümayun ile tuğra-yı şahane çıkıntılı ve kabartma olacaktır.
Merdivenin ortasına bırakılacak boşluğun durumu saatin ağırlığına göre daha sonra tayin olunacaktır.”
Kışla meydanında yapımına girişilen Çeşmeli Saat Kulesinin inşââtına ilişkin bütün teknik unsurlar belirlenmiş ve çalışmalar hız kazanmış ve Vilâyet makamı inşââtın düzenli biçimde sürdürülmesi amacıyla, inşââtı bir yapımcıya devretmeye karar vermiş ve 30 Ocak 1901 tarihinde; 1901 Cülûs töreninden evvel teslim etmek, bütün masraflar kendisine ait olmak üzere 1700 Osmanlı Lirası karşılığında, projenin müellifi Mühendis Mösyö Raymond Pere’ye ihale etmiştir.

İnşâât masrafının artmaya başlaması üzerine vâlilik, kaynak arayışı içine girer ve halkın katılımının sağlanacağı bir yardım kampanyası başlatır. Kısa denecek bir zaman dilimi içinde İzmir ahalisi 1500 lira yardım yapacaklarına dair kayıtlarını yaptırmışlar ve bu meblağın 1052 lirası tahsil edilerek, Osmanlı Bankası İzmir şubesine yatırılmıştır. İzmir basını ise yardım kampanyasına katılan kişilerin isimlerini ve verdikleri meblağı art arda –her halde katkısı belirli bir rakamın üzerinde olanları- yayımlamıştır. Basında tespit edilebilen isimler ve meblağları aşağıdaki tabloda bulunmaktadır.
Vali Mehmet Kamil Paşa 50 Osmanlı Lirası
Abdülkadir Paşa 50 Osmanlı Lirası
Matyos Efendi 50 Osmanlı Lirası
Tüccar İstefan Efendi 50 Osmanlı Lirası
Tüccar Arabyan Karabet Efendi 50 Osmanlı Lirası
Hakim Emin Efendi 20 Osmanlı Lirası
Belediye Reisi Eşref Paşa 20 Osmanlı Lirası
Yemişci Tahir Efendi 20 Osmanlı Lirası
Evliyazade Refik Bey 20 Osmanlı Lirası
Caferizade Şamlı Sait Efendi 20 Osmanlı Lirası
Tüccar Sarrafim Efendi 15 Osmanlı Lirası
Tüccar Atıf Efendi 15 Osmanlı Lirası
Pirinççi Fehmi Efendi 10 Osmanlı Lirası
Şemi Bey 05 Osmanlı Lirası
Tevfik Nevzat Bey 05 Osmanlı Lirası
Tüccar Simon Simonaki Efendi 05 Osmanlı Lirası

Aydın Vilâyeti Vâliliğince Saat Kulesi’nin yapılmasına ilişkin ilk kararların alındığı 1 Eylül 1900 tarihli toplantıda, kulenin gümüşten bir maketinin yapılarak, Sultan Hamit’e sunulması da kararlaştırılmıştı. İnşâât süratle devam ederken, maketin yapılması işi gündeme gelmiş ve İstanbul’daki kuyumcularla pazarlık yapılmaya başlanmıştır. Gümüş bir zemin üzerine değerli taşlarla süslenerek yapılacak maketin 375 Osmanlı lirasına mâl olacağı İzmir ve İstanbul’daki bazı gazetelerde yer almış, konuyla yakından ilgilenen Ahenk gazetesi ise maketin yapımı için açıklanan rakamın çok düşük olduğunu, bunun en az üç katı fiyata imâl edilebileceğini iddia etmiştir. Gümüşten Saat Kulesi maketinin sonuçta ne kadar fiyata yapıldığını bilememekteyiz, ancak bildiğimiz şey, 1901 yılı Mart ayı içinde maketin tamamlanarak Sultan Hamit’e sunulduğudur.

Mimar Raymond Pere’nin hazırlamış olduğu plan ve çizimlere sadık kalınarak, 90 santimetre yüksekliğinde som gümüşten yapılan maketin ustası İstanbullu kuyumcu Zingulli Usta olup, İstanbul Pera Caddesindeki atölyede imâl edilmiştir. Maketin kule kısmındaki dört cephesine küçük boyda İsviçre saatleri monte edilmiştir. Ayrıca bu cephelerde Osmanlı Arması ve Sultan II. Abdülhamit’in tuğrası bulunmaktadır. Arma ve tuğranın üzeri yakut, zümrüt ve elmaslarla bezenmiştir. Kulenin üstündeki kubbe, pırlantalı kakma alem ile son bulmaktadır. Maketin süslemesinde altın yaldızlar da kullanılmıştır. Çeşmenin üstünde bulunan Portal kemerlerin üzerinin çepeçevre dolaşan Sülüs yazıyla yazılmış bir kitabe bulunmaktadır. Kitabenin metni şöyledir:
“[Fahrü’s-selatin-i izam] Sultan Abdülhamit Hân-ı sanî [ikinci] Efendimiz hazretlerinin cülûs-ı hümayunlarının yirmi beşinci sene-i devriyesini müzekkir [hatırlatmak] olmak üzere İzmir şehrinde inşa olunan şadrevanlı saat kulesinin [atebe-i seniyye-i cenab-ı mülûkaneye] takdim kılınan temsil-i mücessemidir. Sene 1318”Kuyumcu Zingulli Ustanın hazırlamış olduğu maket, Mart ayı içinde İzmir’e getirilmiş, Vâliliğin oluru alındıktan sonra, bu mücevher maketin Sultana takdim edilmesi kararlaştırılmış ve takdim işi için Belediye Reisi Eşref Paşa ile Vâlinin mahdumu ve aynı zamanda Sultan II. Abdülhamit’in yaverlerinden Bahriye Binbaşısı Sait Bey görevlendirilmişlerdir. Vâli Mehmet Kâmil Paşa 23 Mart 1901 tarihli arz tezkeresiyle Mabeyn-i Hümayun Başkitabetine başvurarak, gümüş maketin teslimi için irade istemiştir. Yazılan arizanın tamamı aşağıdaki gibidir:

“Mâbeyn-i Hümayûn-ı Mülûkâne Başkitabet-i Aliyesine, Fahrü’s-selâtini’l-izâm velinimet-i bi-imtinan Padişahımız Efendimiz Hazretlerinin cülûs-ı meyamin-i menus-ı cenâb-ı hilafetpenahilerinin yirmi beşinci sene-i devriyesini müzekkir olmak üzere İzmir şehrinde inşa olunmakta olan şadrevanlı Saat Kulesi’nin gümüşten imâl ettirilen altın ile müzeyyen modeli, mezkûr kulenin inşâât komisyonu azasından Daire-i Belediye Reisi Eşref Paşa ve mahdum-ı kemteri yaverân-ı Hazret-i Şehrîyârîden Said bendelerine tevdian irsâl kılınmağla, zikr olunan modelin hâk-ı pay-ı hümâyûn-ı mülûkaneye arz ve takdimi bâbında, irade, hazret-i min lehü’l-emrindir.
10 Mart sene 317”

İstenen iradeye olumlu cevap gelir ve 25 Mart 1901 Salı günü Eşref Paşa ve Sait Bey, Yıldız Sarayı’nın Mabeynine giderek, İzmir Saat Kulesi’nin gümüşten mamûl maketini Sultan II. Abdülhamit’e takdim edilmesi için Mabeyn Başkatibine teslim ederler.

Türk hicvinin en önemli isimlerinden olan Şair Eşref de İzmir’de yapılan Çeşmeli Saat Kulesi ve bunun gümüş maketine ilgi duyarak, Sultan II. Abdülhamit’in de yirmi beşinci cülûsunu da kutlamak amacıyla bir şiir yazmıştır. Eşref, bu şiirini tarihlendirirken, önemli bir sanat olan “ebced” yöntemini kullanmış ve şiirin tarih mısraındaki eski yazılı harflerin toplam değerini 1319’a denk getirmiştir. Hicri Takvim’de 1319yılı, Miladî 1901 yılına, yani eserin yapıldığı tarihe denk gelmektedir. Bu güne kadar Eşref üzerine yapılan çalışma ve derlemelerin hiç birinde yer almayan bu şiir, 1 Mart 1901 tarihli Ahenk gazetesinde yayınlanmıştır: “Cülûs-ı meyâmin-i Hazret-i Tâc-dâr-ı azâmînin yirmi beşinci devr-i celil-i senevîsi hatırâ-ı mesûd ve kıymetdârı olmak üzere Şehrimiz Kışla-yı Hümâyûn pişgahında der-dest inşâ bulunan Çeşme ve Saat Kulesi hakkında Gördes Kaymakamı Şâir-i şirin-güftâr Eşref Beyefendi’nin tanzim eyledikleri târih-i bi-bedeldir.  Hazret-i Sultan “Hâmid” hânı ilâ yevmü’l-kıyâm Afiyetle kâmrân etsin Hudâ-yı lem-yezel Mülkü ihyâ, milleti mesûd kıldı himmeti Adl ve ihsanı, cihanda oldu bir darb-ı mesel oldu vakte ol şahın sâl-i cülûsu yirmi beş
Ol mukaddes vakte tazimen yapıldı bu mahal
Asdâkadan bir vezir-i Kâmili tensib edib
Besmele ile evvela bizzât vaz etdi temel
Görmeden sanma bunu, âdî yapılmış bir kule,
Gel de gör kadd-i bülendi Mısır’ın ehramın bedel, İddia etmem bunun emsâli hiç yoktur diye,
çünkü var misli mücevherle murassa bir model
Bir su içdim “oh” çekib Eşref dedim tarihini:
Mevkiinde oldu saatle bu çeşme pek güzel
EŞREF” 
 

1901 yılı Nisan ayı içinde inşâât kaba olarak tamamlanmış ve tesisât çalışmalarına geçilmiştir. Özellikle saat kulesinin geceleri aydınlatılarak, saatin görünmesini sağlamak, kutsal ve millî günlerde kulenin tamamının aydınlatılması için konulacak fener ve kandillere gerekli havagazı borularının döşenmesi çalışmalarına başlanmış, özellikle tesisâtın taş ve mermerlere zarar vermemesi için dahili döşenmesi planlanmıştır. Bu arada kulenin çeşmeleri de tamamlanmaya başlamış ve çeşmeler için getirilmesi icap eden su hakkında İnşâât Komisyonu ile İzmir Su Kumpanyası arasında görüşmelere başlanmış ve su işinin birkaç güne kadar hazır hale getirilmesi konusunda anlaşma sağlanmıştır.

Açılışa Doğru
1 Eylül 1901 tarihine denk gelen cülûsun yirmi beşinci yıldönümünde İzmir şehri Sultan II. Abdülhamit için yaptırmış olduğu Çeşmeli Saat Kulesi’nin açılışını gerçekleştirmeyi hedeflemişti. İnşââtın ihalesini üstlenen Mühendis Raymond Pere, Ağustos ayı içinde inşââtı ana hatlarıyla tamamlamıştır. İnşâât Komisyonu üyeleri, tamamlanan yapıyı teftiş ederler, binanın arzulanan biçimde olduğuna karar vererek, tören için hazırlıkların başlatılması konusunda Vâlilik makamına yazı yazarlar. Ancak yapının bazı eksiklikleri vardır ve bunların açılış töreninden sonra yapılması kararlaştırılır. Öncelikle kulenin eksik olan saatlerinin tedarik edilerek bunların yerlerine monte edilmesi, saatin geceleri bile dört bir yandan görünebilmesi için kendi kendine yanar söner bir gaz makinesinin alınarak yerleştirilmesi ve muslukların üzerinde bulunan dört adet küçük kubbenin altınla yaldızlanması, mermerden merdiven basamaklarının yıpranmaması için ayak basılacak yerlerin bakır levhalarla kaplanması ve kulenin daha hoş bir biçimde görünmesi için bazı yerlerinin renklendirilmesi kararlaştırılmıştır. Ayrıca binanın yapıldığı meydanın güzel bir bahçe haline getirilmesi planlanmış, bahçe projesinin hazırlanması için Vilâyet Nafia Başmühendisi Baranofski Efendi ile Mühendis Raymond Pere görevlendirilmiştir.
Yaklaşık olarak bir yıldır sürdürülen yoğun çalışmaların karşılığı alınmış ve İzmir’in simgesi olacak olan Çeşmeli Saat Kulesi’nin açılış töreninin yapılacağı güne gelinmiş ve 1 Eylül 1901 tarihli basın aşağıdaki haberle açılış törenini ilân etmekteydi:
“Cülûs-u mesadet-i [bahtiyar] menus hazret-i padişahînin yirmi beşinci devr-i celil-i senevisi hatıra-yı mesut ve kıymetdarı olmak üzere şehrimiz kışla-yı hümayun pişgahında [önünde] inşa olunup [terakkiyat-ı sanaiyenin bir enmuzec-i zikemali] olan saat kuleli çeşmenin bugünkü [ruz-u meymenetde] zat-ı sami-i cenab-ı vilâyetpenahiyle erkân ve memurin-i vilâyet, ümera ve zabitân-ı askerîye ve mütehayyizan-ı [ileri gelenler] memleket hazır oldukları halde [resm-i küşadı] icra kılınacaktır.” 
1 Eylül 1901, Sultan II. Abdülhamit’in yirmi beşinci cülûs yıldönümü, bütün Osmanlı coğrafyasında çok renkli, katılımlı olarak kutlanılması için aylardan beri hazırlıklar yapılmış, bu tarih, heyecanla beklenmişti. İmparatorluğun en önemli kentlerinden biri olan İzmir şehri, bu tören günü için yaklaşık on üç ay süren bir hazırlık döneminden geçmişti. Bu kutlamaların içinde hiç kuşkusuz en önemlisi Çeşmeli Saat Kulesinin açılışı idi.
Günler öncesinden başlayan hazırlıklar sonucunda Hükümet Konağı, Sarı Kışla, meydandaki bütün resmî daireler, Kemeraltı, hususî konaklar, haneler, dükkanlar, hanlar, mağazalar velhasıl bütün şehir baştanbaşa rengarenk havagazı fenerleri, mersin dalları, defne yaprakları, özdeyişler yazılı plaketler, zafer takları, rengarenk kurdeleler, Osmanlı Bayrak ve Armalarıyla donatılmış; “şu suretle ki şehrimiz cemadani [taş gibi cansız] bile hayran edecek dil-rüba [gönül kapan] bir nev [çeşit] [arûs-ı ziba] şekline gelmiş idi.”
İzmir sokakları bu özel günde bir temaşa yeri haline gelmiş, İslam, Hıristiyan, Musevî bütün halk caddelere, sokaklara dökülmüş, hele hükümet meydanı ve civarı bir insan meşheri haline gelmiş; basının deyişiyle, “güya ki, her bahçeden birer çiçek toplanmış idi.”
Sabah saat onda top atışlarıyla törenler başladı. Topların atılmasıyla birlikte, Vâlilik makamında resmî kabul de başlamış oldu ve askerî ve mülkî erkân, hükümet memurları, şehrin ileri gelenleri, Konsoloslar, ruhanî liderler, Müslim ve Gayrîmüslim okulların temsilcileri Vâli Mehmet Kâmil Paşa’ya tebriklerini arz etmişler, ateşli nutuklar ve dualar irad eylemişler, Vâli Paşa da bunlara aynı şekilde mukabelede bulunmuştu.  Resmî kabul esnasında Hamidiye Sanayi Mektebi Bandosu, Hükümet Konağı avlusunda bulunup, gayet güzel, gayet tesirli millî havalar çalarak, herkesi coşturuyordu. Bu arada Hükümet Konağına gelen konuklara, şerbetler, limonatalar ikram edilmiştir.  Resmî törenlerden sonra Vâli Kâmil Paşa, Şer’i Mahkeme Hâkimi Emin Bey, Vâli Muavini Asım Bey, Defterdar Safiyüddin Bey, Vilâyet Mektupçusu Ahmet Rıfat Bey, Belediye Reisi Eşref Paşa, Vilâyet İdare Meclisi Azaları Abdülkadir ve Ragıp Paşalar, İzmir Askerî Fırka Kumandanı Tevfik Paşa, Redif Kumandanı Servet Paşa ile bir çok askerî ve mülkî erkân ile memurlar kalabalık bir biçimde Hükümet Konağı’ndan çıkarak, açılış töreni gerçekleştirilecek Çeşmeli Saat Kulesi’nin bulunduğu ve binlerce İzmirli’nin doldurduğu meydana gelirler.
Tören, İzmir Müftüsü Mehmet Sait Efendi’nin yaptığı bir dua ile başlar. Duanın ardından Vâli Kâmil Paşa, “Ruz-ı cülûs-ı meyamin-i menus-ı hazret-i Padişahînin yirmi beşinci sene-i devriye-i celilesinin şehrimizce bir hatıra-yı mesut ve kıymetdarı ve memleket namına bir yadigar-ı şükran ve ubudiyet olmak üzere inşa olunan Saat Kuleli Çeşmenin” açılışını yapmaktan bahtiyar olduğunu belirten nutkundan sonra, Çeşmelere su verilmiş ve kulenin açılışı gerçekleştirilmiştir. Açılışın hemen ardından kulenin yan tarafında hazır bulunan Askerî Bando tarafından “İslam Havası terennüm olunarak, umum huzzar tarafından üç defa padişahım çok yaşa” tezahüratı yapıldıktan sonra tören sona ermiştir.
Cülûsun seneyi devriyesi şerefine gece de Saat Kulesi meydanında şenlikler düzenlenmişti. Bu şenlik havasını o günün anlatımına sadık kalmak için Ahenk gazetesinden bir az sadeleştirerek aktarmayı uygun görüyorum: “...Resmî kabul, tebrik ve açılıştan sonra herkes yerli yerine dönerek, hazırlıklarını tamamlamaya koyulmuş, bütün halk büyük bir şevkle gecenin gelişini gözlemekte idiler. Nihayet gece oldu, herkeste, her tarafta yine bir başkalık göründü.
Hazırlıklar artık bitmiş, bütün mekanlar mükemmel surette süslere, ziynetlere bürünmüş, o rengarenk fenerler, kandiller yakılınca, bütün memleket nurlara, yaldızlara gark olmuştu.
...Bütün ahali de ayak üzerineydi. Evlerde kimse kalmamış, kadın erkek, çoluk çocuk hepsi de sokaklarda sevinçler içinde geziniyor, art arda havaî fişekler, çarkıfelekler atılıyor, her biri bir başka türlü eğlenti ile eğleniyor, başka türlü zevk alıyordu. Fakat his, duygu hepsinde yine aynı, yine müşterek idi, şevketli padişahlarının sene-i devriye-i cülûs-ı hümayunları şenliklerini icra ile mutlu oluyorlardı.
Gecenin şerefine Hükümet Konağı ahaliye açık bulundurulmuş, hanende-i şehir Salamon Elgaze Efendi’nin ince saz takımı güzel havalar terennüm etmekte, gelenlere şerbetler, kurabiyeler, limonatalar, dondurmalar ikram edilmekteydi.
Bu hal, bu şevk sabaha kadar devam etmiş, sabah olunca herkes gayet şenli bir gün, gayet parlak bir gece geçirmiş olmasından dolayı fevkalade memnun ve mesut olduğu halde, bu şenliğin sebebi olan Hazret-i Padişahînin efzayiş-i ömür ve ikbal-i şahanesine can ve yürekten dualar ederek ayrılmıştır.”  Sultan II. Abdülhamit’in yirmi beşinci cülûs yıldönümü şerefine İzmir şehri iki projeyi gerçekleştirmek için girişimde bulunmuş, bunların temelleri 1 Eylül 1900 tarihinde atılarak inşââta başlanmıştır. Projelerden ilki olan Çeşmeli Saat Kulesi tamamlanarak 1 Eylül 1901 tarihine yetiştirilmiş ve açılışı yapılarak, kent için önemli bir kamusal meydan yaratılmıştı. Ancak ikinci proje olan Sarı Kışla dahilinde yapımına başlanan yirmi beş musluklu, havuzlu sebilin inşası Saat Kulesinin yetiştirilebilmesi için yarım kalmıştı. Sarı Kışla dahilindeki bu yapının tamamlanması için Vâlilik makamı girişimde bulunmuş ve inşââtın kalan kısmı için açılan ihale 235 Osmanlı Lirası bedel ile Mühendis Mösyö Pere’nin uhdesinde kalmıştır.  Cülûsun yirmi beşinci yıl dönümü nedeniyle İzmir’de yapılan eserlerle yakından ilgilenen Şair Eşref Saat Kulesi için yazmış olduğu şiirden başka , bir de Kışla dahilinde inşa edilen Sebil için de bir şiir yazmış ve sebilin yapı tarihini ebced usulü ile tarihlendirmiştir. Şiirin son mısrasındaki harflerin sayısal değerlerini hesapladığımızda, 1319 sayısı çıkmaktadır ki, bu da inşââtın yapıldığı Hicrî yılı göstermekte olup, Miladî takvimdeki karşılığı da 1901 yılına denk gelmektedir.
Şehenşah-ı muazzam hazret-i Abdülhamid hânı,
Yaratmıştır cihanda hayr-ı mahz olmak için hallâk.
Zamanında yapıldı ol kadar âsâr-ı umran kim,
Yazılsa bir büyük defter olur fihristi bin yaprak,
Olunca yirmi beş sâl-i cülûsu ol Şehenşah’ın,
Edildi cümle-i âsâr-ı umrâna bu da ilhak.
Mukaddes bir günü ettirdiğiyçün halka der-hâtır,
Vücûduyla bu havzın iftihâr etsin bütün sancak.
Sudan zannetme Eşref, geldi bal, tatlandı tarihi:
Bu fıskıyye yapıldı Kışla meydanında pek parlak.
EŞREF

Saat Kulesi’nin Mimarîsi ve Sanatsal Özellikleri
Konak meydanını süsleyen ve İzmir’in simgesi olan Saat Kulesi gerçekten zarif bir sanat eseridir. 81 metrekare taban üzerine sekizgen şekilde ve dört basamaklı haç biçimde mermer bir platform üzerine yapılan Saat Kulesi, 25 metre yüksekliğinde ve dört katlıdır. Sekizgen platformun dar kenarlarında, dörder küçük sütun üzerine oturan sebiller yer alır. At nalı kemerli, baldaken biçimli sebillerin üçer çeşmesi ve kurnası ile ortasında fıskiyeleri vardır. Fıskiyelerden bugün iki tanesi yok olmuştur. Baldekenlerin üzerini alemli kubbeler örter. Sebiller arasındaki geniş dört cephede, at nalı kemerli, demir şebekeli birer açıklık bulunur. Bu açıklıklardan deniz tarafındaki olanı kapıdır.Cephelerin ve sebillerin üzerini çepeçevre fistolu saçak dolaşır. Kulenin platformu beyaz mermerden, diğer bölümleri ise kesme taştan yapılmıştır.
Sekizgen kaide üzerinde sütunlu bir galeri ve onun da üzerinde köşeleri pahlanmış kare prizma gövde yükselir. Zarif başlıklı, küçük kaideli sütunlar birbirine üç dilimli kemerlerle bağlanır. Galeri ve çeşmelerde kullanılan pembe ve yeşil sütunların başlıklarında ve köşelerinde bitkisel süslemeler yer alır.
Gövdenin dört bir tarafında, orta yerinde açılmış at nalı kemerli küçük nişli balkon görüntüsü veren unsurlar görülür. Bunun üzerinde, Doğu ve Batı yönlerinde birer Osmanlı arması, Kuzey ve Güney yönlerinde ise Sultan II. Abdülhamit’in tuğraları kabartma olarak yapılmıştır.
Gövde üzeri, içleri beş kollu yıldızlarla doldurulmuş baklava dilimli kabartmalarla bezenmiştir. Gövdenin üst bölümü üç sıra mukarnasla genişletilmiş ve dış yüzüne dört adet 75 cm. çapında saat konulmuştur. Saatin dönemin Alman İmparatoru Kayzer II. Vilhelim tarafından Osmanlı-Alman yakınlığı nedeniyle hediye edildiğine dair bir takım kayıtlar varsa da, bu bilgiyi orijinal kaynaklarda doğrulatamadık. Saatin ana mekanik bölümü özel yapılmış demir köşebentler ve döküm ayaklar üzerine oturtulmuş, yirmi iki dişli çarktan oluşmuştur. Saatin bazı parçaları üzerinde 1901 tarihi görülmektedir.
On iki küçük sütun üzerine oturan dördüncü kat, gövdeden daha dardır ve üzerini hilalli alemi olan metal kubbe örter ve bu bölümde, saatin şimdi çalışmayan çanı bulunmaktadır.
Sarı Kışla, Hükümet Konağı, Hapishane, Hastane ve en son eklenen Saat Kulesi ile Osmanlı Devleti’nin İzmir’de modernleşme çizgisindeki kamusal meydanı tamamlanmış oluyor ve bu mekan toplumsal alanda çok sık kullanılan bir yer oluyor, hatta kentin kalbi haline geliyordu. Doğaldır ki, anıtsal bir eser olan kule saymış olduğumuz kamu binaları arasında seçkin bir yere oturuyor ve insanların gündelik yaşamlarında kullandıkları bir enstrüman oluyordu.
Saat kulesi Osmanlı Tarihi’nde “istibdat”ın sembolü olan II. Abdülhamit adına yapılmıştı. 23 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet’in ilânı sonrasındaki özgürlük kutlamaları da Konak meydanında ve Saat Kulesi civarında gerçekleşmekteydi. Bazı kaynaklarda, dipnot gösterilmeksizin, bu özgürlük kutlamaları sırasında bazı kişiler, Abdülhamit’e ait bir eser olduğu gerekçesiyle Saat Kulesi’ne saldırarak yıkmaya çalışmışlarsa da, araya girenler sayesinde bu yıkım hareketinin önüne geçildiği anlatılmaktadır. Ancak bu olaya dönemin kaynaklarında rastlayamadık.
1 Eylül 1901’de tamamlanarak faaliyete geçen Saat Kulesi, İzmir’in güzel çirkin, acı tatlı, sevinçli üzgün yirminci yüzyılda yaşadığı her güne tanık olmuştur. Ne var ki bu anıt, 1 Şubat 1974 tarihinde İzmir’de yaşanan 5.2 şiddetindeki depremden zarar görmüş ve kulenin saat kadranları üzerindeki son kat yıkılmış, inşa edilirken kesme taşlar arasına demir ve bakır lehimlenerek yapılan ana gövde depremlere dayanmıştır. Yıkılan kısım yaklaşık iki yıllık süre içinde onarılarak eski haline getirilmiştir. 

0 yorum:

Yorum Gönder

 
 
 

Görüntüleme Sayısı

Slayt (İZMİR RESİMLERİ)

İzmir haritası


taksi durakları

İZMİR TAKSİ DURAKLARI A B C Ç E
F G H I J
TELEFON NUMARALARIK L M N O
Aranan semtin ilk baş harfini işaretleÖ P R S Ş
BUL tıklatınT U Ü V Y
Z
İZMİR Alan kodu 232